21 Ekim 2008 Salı

gece yarısına doğru eski güncem üstüne

saat 1:30.teorik olarak yeni bir güne girmiş bulunyoruz.ben sabah olmadan yeni bir güne giremeyenlerdenim.bu gece,bu günün gecesimi,yoksa -teorik olarak- dünün gecesi mi?bu günün gecesiyse eğer,bir gün az yaşamış olacağım,zira ben akşam üstü doğmuşum.hoş,gecenin hangi güne ait olduğunun da bir önemi yok artık.sabah olunca alışkanlıklara koşacağım.dört bir yanım rutin işler ve salak salak ortada dolanan kişilerle dolu olacak.herşeyi bırakıp balıkçı olasım geliyor.sonra, denizleri de kuruttuk,balık bırakmadık,aç kalırım diyorum.15 yıl öncesine kadar karadenizde 26 çeşit balık varken,bu sayı günümüzde 6 çeşit balığa kadar düştü.yine karadenizde 30 yıl önce denizin 60-65 kulaç dibi görünürken bugün sadece 10-12 kulaca kadar düştü.ne mutlu bize!başarımızla ne kadar övünsek azdır.matrixte,ajan smitin dediği kadar varız."girdiğimiz her ortamı kurutan virüsler..."kirletmeyi,bu kadar hızlı kirletmeyi nasıl başarıyoruz?-bu kadar didaktik bir giriş olmasını istemezdim,insanoğlu denen mahlukatın kuşaklar boyu bana akatardığı genler sorumlu...-

pazar günü,eski günlüğümün cenaze töreninde gayet mutluydum.handiyse zil takıp oynayacaktım.bir ölünün arkasından bu kadar mı sevinilir?köyün zalim ağasından kurtulan yarı aç,yarı tok biçare köylüler gibiydim.yanımda bulunan eleman,"sarhoş oldun,delirdin" vs. dediyse de pek aldırmadım.doğru biraz şarap ve tatlı rüzgar yordu beni ama mutluydum ya...her güzel rüya,uyanınca bitmez mi?uyanma vakti gelmişti,ayrı dünyanın insanlarıydık.o sayfalarda ismi geçen aşklar artık yok.tekrar tekrar okuyup iç çekmenin,yaşanmış güzel günleri ve kalbimi kanatan acıları anmanın manası yok.yaşadıkça,beni gıdıklayacaktı;ve sayfalarını karıştırmak zorunda kalacaktım.gözden uzak bir yere koysamda,o hep gözümün önünde olacaktı.kişisel tarihimden karneme yansıyan kırık notlarla övünmenin,ruhsal sağlığım açısından bir getirisi olmasa gerek."vay be!ne salakmışım.kimler için sevinmiş,kimler için üzülmüşüm.ne güzel mavi düşler kurmuş,karalara bürünmüşüm."bunları demek için salak bir deftere ihtiyacım yok.hepsi -ne kadar ket vurmaya çalışsam da-zihnimin kıvrımlarında dolanıyor.kolay değildi-doğru.son üç yılımın bilonçosu yatıyordu o sayfalarda.-ki;"o" işaret sıfatını kulanıyorum eski güncem için.artık bir yabancı-bir ölünün anısına biraz saygı göster mahir--muhasebeciler,müşterilerinin kayıtlarını göstermez.benim göstercek bir şeyimde yoktu ki,borç senetlerinden başka...hepsi gitti,ben kaldım.

yeni deftere başladım.eski defteri yakma kararı aldığım zamandan bu yana 5 ay geçti.ee!zor tabii ayrılmak.yazmak istediğim zaman içim karıncalanmaya başlıyordu.uyku tutmuyor,yerimde duramaz oluyordum.ama yazmayacaktım artık o deftere.ve zorda olsa o defterden ayrılacaktım,hatta yakıp kurtulacaktım.bir fahişenin hamama gidip yıkanması ve hidayete ermesi gibi,herşeye bir sünger çekmem lazımdı.gemileri yakma zamanı gelmişti.artık,bir fahişe değildim.zaten olamazdım da,yaşlandım-kim beni alır ki koynuna?-.tanrıya kavuşma vakti de yaklaşmakta.zorda olsa bitti.yeni başlangıçlar için biriktirdiklerim ve henüz çiziktirilmemiş sayfalarım var.-ara vermek biraz nadanlaştırmış beni ama olsun.eski pratikliğime kavuşurum elbet.-

eski günceden kurtulunca,dünya daha bir parlak geldi.güneşin sarı ışınları,dökten düşen mutluluk çubukları gibi saplanmaya başladı tenime.çam ağaçlarının kokusunu,toprak kokusu,şarap kokusu...hiç konuşmadığım,konuşmak istemediğim insanlarla bile konuşmaya başladım.onlar beni bu halime kabul ediyorlarsa,ben de onları kabul edebilirim.eski güncem olsa,"iki yüzlüsün!!!" derdi bana.yeni defterim ise tevekkül diyor sadece.değiştiremeyeceğin şeylere üzülme.bir hikaye vardır,tanrı ve resulleri ile ilgili-sebahhatin alinin bir kitabında okumuştum-."tanrı peygamberlerini toplamış ve sormuş her birine sırayla:hayat nedir?ey!sevgili kullarım.musa demiş ki:arş-ı alaya ulaşamktır.ey!yüce tantım.isa:sana tokat atana öbür yanağını da çevirmektir.ey!yüce tanrım demiş.buda:derin bir meditasyondur.yerlerin ve göklerin yaratıcısı demiş.sıra muhammede gelince,o gayet sakin ve soğuk kanlı olarak:hayat,onu olduğu gibi kabul etmektir,ne bir eksik ne bir fazla.bize sunulanın değerini bilmektir.demiş...-yeni günceme ilk yazdığım metin--uzun süre bu hikaye ışığım olacak galiba-sonuçta,kabul etmek dışında ne kalıyor ki,hayatın sunduklarını...akan gözyaşaları,gözyaşı pınarının kuruması ve su faturalarının kabarması dışında bir getiriye haiz değil.büyüyorum galiba-kim bilir?