6 Kasım 2008 Perşembe

terk edilme üzerine

dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyorum;çıkmaz sokaklar...intihar dürtüsü-yalnızlık manifstosu...hayat ne menem birşeymiş ki,hala anlamaya çalışarak ve anlamamanın verdiği acıyı anlamdırmaya çalışarak sürüklemekteyim bu bedeni.geçtiğim yollara bakıyorum bu aralar,sık sık.nerden nereye gelmişim.geçen gün birisi,"sen olgunlaştın.buraya ilk geldiğinde daha çocuktun."dedi.al sana bir iç hesaplaşma sebebi.ben hiç büyüdüğümü düşünmezken,büyümemeye çalışırken-nerden çıktı şimdi bu...eğer büyüseydim,yeni başlangıçlara korkarmıydım.çoktan terki diyar eylerdim bu toprakları.ama ciğerci önünde bekleyen kedi gibi,bir kırıntı bekliyorum burada-eski aşklarımdan.olur da bir gün dönerler diye.olgunlaşmakta nasıl birşey-ayrı konu.ben kabak mıyım a canım?hayatı biraz daha tevekkülle karşılıyorsam,daha az konuşmaya çalışıyorsam-ki başardığımı düşünmüyorum-,daha az gülüyorsam;bu ne büyümektir ne de olgunlaşmak.sadece,yılgınlıktır-koca bir yılgınlık.hayat yormuş demek ki beni,sessizleştirmiş,maltorozlaştırmış...

yalnız kalmayı sevmiyorum artık.geçmiş daha çok hatırlatıyor kendini.yenilgilerim,yılgınlıklarım,kalbimin kırıkları...oysa ben böyle bir hayat tasarlamamıştım ki-şimdi niye böyle bir hayat yaşıyorum.öldüm ve yeniden doğdum-isa'ya inat-.ne kadar çok rol yüklenmişim.sadık bir oğul,iyi bir kardeş,hatır şinas bir arkadaş,boş bir öğretmen,anlayışlı bir dost,olgun bir birey(?)!!!,terk edilmiş bir sevgili...ben hangisiyim?neden bütün rolleri sırası ile oynamak zorundayım?sık sık karıştırıyorum artık rollerimi.statü desen-yerin de yeller eseli yıllar oluyor.bir mart günü kaybettim herşeyimi...gün/eş gönlüme...