9 Ekim 2008 Perşembe

modül sorularının cevapları

1-öğrencilerin,kendilerini bir birey olarak algılaması ve yaşıdığı sosyal yapı içerisinde varlığını ispat etmesi ve idame ettirebilmesi için projeler çok önemlidir.verilen her proje konusunda,projede yer alan öğrenciler "ben" duygusundan sıyrılıp,"biz" duygusuyla hareket etmeleri sağlanacaktır.bir bütünün parçası olmanın önemli olduğu kavratılacaktır.bu sayede yaşadığı toplumun bir parçası olması kolaylaşacak ve ilerleyen yaşantısında,kendisi için gerekli temel sosyal donanıma sahip olabilecektir.başalangıçte,öğrenciler projelerde görevlendirilirken,her öğrencinin yetenekleri ve standartları belirlenmelidir.öğrenciler zaman içerisinde,çeşitli projelerde kolaydan zora doğru görev alarak kat ettikleri mesafe fark ettirilecektir.bu sayede öğrenciler,başarmanın zor olmadığını,kendilerinin de fikirleri olabileceği ve bu fikirlerin saçma sapan şeyler değil,hayatta kullanabileceği,herkesin yararlanabileceği ve topluma yarar üretimlere kaynak oluşturabileceğini kavrayacaktır.bu sayede 21. yüyılın istediği,kendine güvenen,ekip çalışmasına uyumlu,sosyal becerileri gelişmiş,yeniliklere açık,insiyatif alabilen bireyler yetişecektir.

2-öğrencilerin ilgi ve beklentilerini göz önüne alarak proje hazrlamak daha doğru bir yaklaşım olsa gerek.yine projenin her adımında öğrencilerin öz eleştiri yapması sağlanmalı,projeye dışarıdan bakışlar çevrilmeli ve bu dışarıdan bakışların yaptığı kritikler değerlendirme sürecine tabii tutularak,eğervarsa aksak ve eksik yönler giderilmelidir.bunun içinde projenin hazırlanma sürecinde,proje gurubunda yer alan öğrenciler ile düzenli toplantılar yapılmalıdır.bu sayede,projede yer alan öğrenciler sadece kendi konuları ile ilgili sorumluluk duymayacaklar,projenin bütününe baktıkları için projeyi hada fazla sahiplenebileceklerdir.yine projede yer almayan öğrencilerde yapacakları kritikler için,projenin gidişatı hakkında bilgi sahibi olmak zorunda kalacakları için öğrenme genele yayılacaktır.böylece tüm öğrenciler aktif olarak projede yer alacaklar ve öğrenme düzeyi artacaktır;ve öğrenmenin kalıcılığı artacaktır.

8 Ekim 2008 Çarşamba

mustafa kemal'in kaç kardeşi var

ilkokuldan başlayarak mustafa kemal'i anlatırlar bize.annesinin adı zübeyde hanım,babasının adı ali rıza bey,kız kardeşinin adı makbule hanım.iyi de sadece bu kadar mı?başka kardeşi ya da kardeşleri yok mudur?hem sonra makbule hanım ne kadar yaşamıştır?evlenmiş midir yoksa hep bekar mı kalmıştır?eğer evlendiyse çocuğu olmuş mudur?tüm bu sorulara değinilmez okullarımızda okutulan kitaplarda.her sınıfta buluan atatürk köşelerinde bu konulara değinilmez.sanki mustafa kemal'in kardeşleri olması kötü birşeymiş,akrabaları olması kabul edilemezmiş gibi...

öncelikle şunu belirtelim-mustafa kemal ailenin dördüncü çocuğudur ve en uzun yaşayan ikinci çocuğudur.burada şunu da belirteyim.öz kardeşlerinin sıralamasında dördüncüdür.üvey kardeşlerini de sayarsak beşinci olması muhtemeldir.zira üvey kardeşlerini doğum tarihleri hakkında kesin bir bilgi yoktur.bu konuya yazımın ilerleyen bölümlerinde ayrıntısıyla değineceğim.

ali rıza bey 1839,zübeyde hanımın da 1857 yılında doğduğu tahmin edilmektedir.yine 1870 ya da 1871 yılında evlendikleri tahmin edilmektedir.bu evlilikten doğan ilk çocuk fatma'dır.1871/72 yılında doğmuş ve büyük ihimalle hastalıktan -ki diğer kardeşleri gibi- henüz 4 yaşında iken 1875 yılında selanikte ölmüştür.ikinci çoçuk ahmet'in 1874 yılında,üçüncü çocuk ömer'in 1875 yılında doğdukları tahmin edilmektedir.her ikisi de 1880 yılında ölmüşlerdir.önce ömer selanikte vefat etmiştir.zübeyde hanım iki çocuğunun ölümünden çok etkilenmiştir.ahmet'inin üzerine adeta titremektedir.bu sırada ali rıza bey gümrük memuru olarak yunanistan sınırı yakınlarında,üç-dört haneyi geçmeyen ve selanikten o dönemin koşulları için uzak sayılabilecek bir yere görevlendirlmiştir.rivayet odur ki zübeyde hanım hiç gitmek istemesede mecbur kalmış ve gitmiştir.ali rıza beyin babasının ismini taşıyan ahmet burada hastalanmış ve doktor bulunamadığı için 1880 yılında,kardeşi ömer'den sonra vefat etmiştir.cenazesi deniz kenarında bir yere defnedilmiştir.yine rivayet olunur ki,dalgalar mezarı açığa çıkamış ve çakallar ya da aç köpekler ahmet'in cesedini parçalamıştır.burada şunu da belirteyim;kimi kaynaklarlar iki kardeşim vefat tarihini 1883 diye belirtir.fakat ahmet vefat ettiği zaman zübeyde hanım mustafasına hamiledir.bu durumda 1883 yılı pek gerçekçi durmuyor.her üç kardeşte,o sıralar rumeliyi kasıp kavuran kuşpalazı (difteri) hastalığından ölmüşlerdir.zübeyde hanım,ahmet'in ölümü ve ardından yaşanan hazin olaydan çok etkilenmiş ve kocasını bırakarak selanik'e gelmiştir.

bize hep mustafa kemal'in 1881 yılında doğduğu öğretilmiştir.atatürk'ün doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir.milli mücadelenin başlama tarihi olan yeni devletin de ilk adımı olrak kabul edilen 19 mayıs tarihini kendisi doğum günü olarak benimsemiştir;ve 19 mayıs 1881 yılı resmi kayıtlara doğum tarihi olarak geçmiştir.ama 1880 yılının aralık ayında doğduğu zübeyde hanım tarafından söylenmektedir.zübeyde hanım "mustafam zemheride doğdu."demektedir.

biz yine kardeşlerine dönelim.makbule hanım 1885 selanik'te doğmuştur,1956 yılında istanbul'da ölmüştür.ailenin en uzun yaşayan çocuğudur.polis memuru macit boysan ile evlenir.ayrıca kendisi soyadı kanunuyla birlikte "atadan" sayadını almıştır.makbule boysan atadan...-makbule hanımın hayat öyküsünü de ilerleyen yazılarımızda anlatacağım.-ailenin en küçüğü naciye'dir.1899 yılında doğmuş ve mustafa kemal harp okulunda iken 12 yaşında,1901 yılında vefat etmiştir.

gel gelelim mustafa kemal'in üvey kardeşlerine.öncelikle,ali rıza bey'in ölümünden sonra1889 yılında,mustafa 8 yaşındayken gümrük başmüdürü ragıp efendi ile evlenir.-ali rıza bey büyük ihtimalle 1889 yılının başında vefat etmiştir.zübeyde hanım ve ragıp efendi de aynı yılın sonuna doğru evlense gerek.-ragıp efendinin süreyya ve hakkı isimli iki oğlu ve ruhiye-ki rukiye de denir.fakat torunu ferhat babür tarafından ruhiye olduğu belirtilmektedir.-bir kızı vardır.süreyya bey de askerdir;ve mustafanın süreyyadan etkilendiği,hatta süreyya beyin bizzat küçük mustafa'yı okula yazdırdığı da söylenmektedir.tabii ki resmi tarihle bu konuda çelişmekteyiz.süreyya bey,balkanlarda,çetelerle yaptığı mücadelede büyük ihtimallede yüzbaşı rütbesiyle şehit olur.hakkı bey hakkında pek fazla bilgi yoktur.zira hakkı bey zübeyde hanımı pek sevmez.kendi çocuklarına ayrımcılık yaptığını düşünür.zübeyde hanım kızları makbule ve ruhiye ile birlikte türkiye'ye gelirken hakkı bey tek başına vatana döner.demiryollarında kondüktörlük yaptığı bilinmektedir en son olarak.bundan sonrada kendisinden haber alınamamıştır.ruhiye hanım ise 1943 yılında vefat etmiştir.mustafa kemal'in üvey kardeşlerinin doğum tarihleri tam olarak bilinemektedir.zaten başta mustafa kemal ve öz kardeşlerinin de doğum tarihleri kesin değildir.o dönemin şartları göz önüne alınırsa da doğal karşılanmalıdır.ruhiye hanımın ölüm tarihi biliniyor.çünkü,ölene kadar zübeyde hanımın yanında yer almıştır.süreyya bey cephede şehit olduğu için tahmi yürütülmektedir ölüm tarihi için.bu bilgiler de pek sağlıklı değildir.yukarıda da belirttiğim gibi hakkı bey için fazla bir bilgimiz yoktur.

neden mustafa kemal'i böyle anlatmazlar bilemiyorum.mustafa kemal,bu bilgilerin bilinmesi durumunda kendisinden ne kaybeder ki?neyse uzatmayayım.eğer bu konuda bilmek istediğiniz ya da eksik bulduğunuz bir yer varsa yorumlarınızda belirtirseniz sevinirim.

not1:mustafa ismi,iki yaşında,beşikten düşerek ölen amcasının ismidir.

not2:yorum kısmı,sayfanın en altında bulunmaktadır.2 adet yorum var yazmaktadır.

7 Ekim 2008 Salı

intel öğrenme kursu ve küreselleşme

umarım kursun adını doğru yazmışımdır."katıldığın kursun adını bilmiyosun daha ne bok yediğinin farkında mısın sen?" diye soarbilirsin.önemli olan bu değil.aslında bu kursun kendisi de değil yazının konusu.bu kurs örnek alınarak tek tip insan yaratma projesi ve küreselleşmeyi irdeleyeceğim sevgili okurum/okurlarım.
şimdi bu kursta yararlanıcağımız kaynak kitabı adamlar hazırlamış.kursta hangi dakikada hangi sözün söyleneceğini bile belirlemiş,bizden önemli ve bizden çok çok daha büyük düşünen insanlar.bize de ağır başlılık ve sukunetle kabul etmek dışında başka bir hak tanımamış amcalar."ee!ne var bunda.sonuçta bu kursta,kursu verenlerin dediklerini yapacaksın ki birşeyler öğrenesin."deme sakın bana .benim anlatmaya çalıştığım bu değil zira.dersi veren kişinin hangi anda hangi sözü söyleyip hangi davranışta bulunacağının onlar tarafından belirlenmesi.insanın makineleştirilmesi değildir de nedir bu?sorarım sizlere...insanın makineleşmesi,aynı şeylere aynı tepkileri vermesi, küreselleşme denilen ve kapitalizmin dünyayı yönetmek için bizi kandırdığı başlıca argümandır.bilinç altımıza inceden inceden işlenen bu dayatmalar tek tip insan yaratma projesinin basamaklarından başka nedir ki?ne zaman güleceğimizi,ne zaman ağlayacağımızı,ne zaman yatacağımızı,ne zaman tuvalete gideceğimizi...ve ne zaman,nerede,nasıl öleceğimizi belirlemedikleri kaldı diye düşünmeye başladığım son günlerde hangi davranışı ne zaman neye göre göstereceğimizi belirtmeleri benim umutsuzluğumu bir kez daha artırdı.
ben küreselleşmeyi yeni fikirlerin,bilgilerin dünyaya yayılması olarak algılayorum.insanların kendilerini özgürce ifade edebilmeleri olarak algılıyorum.bir başkasının bana dediklerini sorgulamadan kabul etmeyi değil;aklın süzgecinden geçirip eleştirirel bir bakış açısıyla kendime yeni bir şeyler katma olarak anlıyorum.küreselleşmeyi açlığın,sefaletin,yoksulluğun,din,dil,mezhep ve cinsiyet ayrımının ortadan kalkması olarak anlıyorum.onların dedikleri gibi söylenen herşeyi olduğu gibi kabul edemem.böyle bir mantık açlığın,sefaletin,eşitsizliğin,yoksulluğun hüküm sürdüğü bir dünya yaratmak demektir.ve hayatımızın her alanında beynimize uygulanan kirli bilgi bombardımanı ile küreselleşmenin bu vahşi yüzünü,güzel bir çiçeğe bakarmışcasına kanıksamamız sağlanıyor.gerçi kitle iletişim araçlarının sunduğu boyalı dünyaya alışmıştık.sisteminin dayatmalarına karşı yarattığımız hayal dünyalarına sığınıyorduk;artık hayallerimizi bile onlar belirleyecek.ne mutlu bize...
okullarımızda verilen eğitim ile tek tip insan yaratmanın allahını icra ediyoruz.sorgulayıcı eğitim dediklerinde bile,öğrencilerin neyi-nasıl sorgulayacaklarını belirleme hakkı belli bir elit kesime bırakılmamış mı?hangi toplumsal uzlaşı ile hazırlanmıştır bugüne kadar hazırlanan ve okullarımızda okutulan ders müfredatları?bu günlerde moda olan "ortak akıl" söylemi de tek tip insan yaratma ve evrensel manada küreselleşmeye çanak tutmak dışında nedir ki?zira ortak akıl, belli bir zümreye ait dünya görüşünün ,toplumun bütün katmanlarına mutlak doğruymuşcasına dayatılması olarak algılanıyor.bu faşizmdir.kapitalizmin kullandığı anlamda küreselleşme bunun ötesinde başka bir bok değildir.

yaşam

deniz kıyısına gidip yüzemeden geri dönen ihtiyar adam kadar yorgun hissediyorum kendim.ayaklarımın kuma değmiş olmasının saadetinden başka bıkkınlık tek duyumsadığım.artık beklemelerin arifesindeyim.
oysa ne güzel rüzgarda savrulan yaprak-ki sonbaharda yerlere düşen sarı,kırmızı,mor yaprakların güneşte ışıltısı ve rüzgarda çıkardıkları çıtırdılar...demek ki sona doğru geldiğinizi hissedince muhasebe yapmaya başlıyomuşsunuz.ve bütçe açıkları...ve kalp ağrıları...ve yalnızlık...bu sonbahar da ağır oluyor.neden hep yaz değil?neden tüm güzellikler göremediklerimiz?ve günün doğması için akşamın olması gerekir şartsa...offf!yine başladım samalamaya.
ey sevgili okur!-ki bi okur bulunur umarım..-
sen sana verilen yaşam denilen armağana sahip çıkabiliyosan"bu günümde mutlu sona erdi çok şükür" diyebiliyosan ne güzel.başına gelenleri büyük bir vakurla karşılayıp "bunlar ufak tefek kazalar,herkesin başına gelebilir."diyasan ne mutlu sana.sonuçta yaşamaktan kıvanç duymak böyle birşey olsa gerek.


mrb

blogda ilk günüm.yıldız tarihi 07/10/2008.boşlukta bi yerdeyim.blog dünyasına bodoslama daldım.hoş buldum.